Temmuz sonunda meclisten geçerek yasalaşan Sokak Hayvanları Yasasına tepkiler sürerken biz de bu haftaki programımızı hayvanları konu alan parçalara ayırdık. Program boyunca; Renaud, Léo Ferré ya da Francis Cabrel gibi isimlerin farklı hayvanlar için kaleme aldığı şarkılara kulak verdik.
Programın açılışını Nino Ferrer'in 1966 tarihli Mirza adlı parçasıyla yaptık. Şarkının ortaya çıkış hikâyesiyle ilgili çeşitli söylentiler var. Bunlardan birine göre, parça yaşanmış bir olaya dayanıyor. Ferrer, 1965 yazında, orkestrasıyla birlikte Fransa’nın güney kıyısındaki kulüplerde program yaparken bir akşam yaşlı bir kadın kendisine Mirza adındaki köpeğini kaybettiğini söylüyor ve ondan yardım istiyor. O da kendisini izlemeye gelenlere: “Mirza’yı gördünüz mü?” diye soruyor ve bu cümleyi o sırada çalan melodiyle birleştirince zamanla bir klasik haline gelen bu şarkı ortaya çıkıyor.
Fransa eski Cumhurbaşkanlarından François Mitterrand, 1985’te, çok sevdiği Labrador cinsi köpeği Nil’in ölümünün ardından ertesi yıl Baltique adını verdiği yavru köpeği sahiplenmişti. Mitterrand, son derece önem veriyordu bu köpeğe. Daniel Gamba, Mitterrand’ı konu alan kitabında, “Köpek bir gün Elysées Sarayı’nda kaybolduğunda, sarayda adeta hayat durmuştu” diye bahsediyor bu sevgiden. Tabii aynı sevgiyi, belki de daha da fazlasını Baltique de Mitterrand’a karşı besliyordu ve 1996’da sahibinin ölümünün ardından, cenaze töreni sırasında kiliseye alınmamış fakat seremoni boyunca kapıda adeta nöbet tutmuştu. Bu olay birçok kişiyi derinden etkiledi, bu kişilerin arasında Mitterrand'un yakın dostlarından Renaud da vardı ve 2002’de Baltique için bir şarkı yazdı sanatçı. Parçanın nakarat kısmında, siyah Labrador’un kiliseye alınmamasına atıfta bulunarak “Bir gün bunu biliyorum, Tanrı köpekleri tanıyacak” diyordu sanatçı.
Hayvanları konu alan şarkılar genelde hüzünlü hikâyeler anlatıyor bize. Örneğin ailenin küçük çocuğunu ısırınca veterinere uyutulmaya götürülen bir köpeği konu alan Le chien'in nakarat kısmında Bénabar: “İyiler ve kötüler vardır, her zaman biraz birbirine karışan, “biz” varız ve “başkaları”, bir de “köpekler”, bizim tarafımızdan mahkûm edilen” sözleriyle belki de bugün bizim de içinde bulunduğumuz durumu tarif ediyor. Alain Bashung'un ölümünden dokuz yıl sonra yayınlanan ve sanatçının hayattayken stüdyoda kaydetmeye fırsat bulamadığı şarkılardan oluşan albümde yer alan Seul le chien adlı parça ise, köpeklerin sahiplerine duyduğu sevgi ve sadakatten bahsediyor. Parçada: “Bu son yıldız, parladığını gördüğüm, bu son nefes, verdiğimi duyduğum, odanın ortasında, sadece bir köpek bakıyor bana, sadece köpek hatırlar, sadece köpek bizi bekler, ne yazık bu kadar kısa yaşaması” sözleriyle bir yandan kendi yaşamının sonuna yaklaştığını ifade ederken bir yandan da köpeklerin hayatının insan yaşamına göre ne kadar kısa olduğu vurguluyor Bashung.
Biraz da Fransız popüler müziğinde, kedilerden bahseden şarkılara göz atacak olursak bunların arasında ilk dikkat çekenlerden biri, Téléphone grubunun 1982 tarihli Le chat isimli şarkısı. Parçada, gece yarısı Paris sokaklarında dolaşan bir kediden söz ediyor topluluk. Renaud ise 1994’te piyasaya sürdüğü Le petit chat est mort’da çatıdan düşerek ölen bir yavru kedinin hüzünlü hikâyesini anlatıyor dinleyenlerine. Yves Montand’ın seslendirdiği, sözleri Philippe Gérard müziği René Lagary imzalı Le chat de la voisine adlı parça ise komşunun, sürekli bir şeyler yiyen ama fareleri yakalamayan kedisinden söz ediyor gibi görünse de aslında daha derin bir anlam taşıyor. Montand parçada, “Size beşiğinde donan bebekler ya da korku içinde savaşa giden ve bacağını kaybedip karşılığında bir madalya alan askerlerden söz etmeyeceğim, bunun yerine komşunun kedisinden bahsedeceğim” diyerek hayatın kötü yanlarını görmezden gelip sadece basit gündelik olayları konu alan sanat eserlerini eleştiriyor bir anlamda.
Fransızca uyarlamasını Hugues Aufray’in seslendirdiği 1966 tarihli Stewball, aslında ilk olarak XVIII. yüzyılda Skewball adlı İngiliz yarış atı için yazılmış. Şarkı, İrlandalı göçmenler tarafından Amerika’ya getirilince bir değişime uğramış ve Stewball adını almış ve Afro-Amerikalı işçiler tarafından çalışırken söylenen bir şarkıya dönüşmüş. Bunun ardından da Leadbelly, Woody Guthrie, Memphis Slim ya da Willie Dixon gibi blues sanatçıları tarafından kaydedilmiş. Parçanın Fransızca sözleri ise Pierre Delanoë imzasını taşıyor. Şarkıda, bir yarış sırasında düşüp bacağını kıran, bu nedenle de vurulması gereken bir atın yürek burkan hikâyesini anlatıyor bize Hugues Aufray. John Lennon ve Yoko Ono çiftinin seslendirdiği 1971 tarihli Happy Xmas ya da War is Over adlı parçanın bestesinin de bu şarkının melodisine dayandığını hatırlatalım.
Léo Ferré’nin Baudelaire ve Rimbaud’nun şiirlerinden müziğe uyarladığı Les hiboux ya da Les corbeaux gibi parçalar, her ne kadar baykuş ya da karga gibi inşalar tarafından daha kasvetli görülen türlerden bahsetse de kuşlar genelde şiirde ya da müzikte özgürlüğü ifade ederler. İşte Gilbert Bécaud da 1966 tarihli Le p'tit oiseau de toutes les couleurs (Küçük rengârenk kuş) adlı parçasında onların bu özelliğine atıfta bulunuyordu. Sanatçı, “Sokağımda uzun zamandır bir kuş görmemiştim” sözleriyle başladığı parçasında, söz konusu kuşu takip etmeye karar veriyor. O, kaldırımda hızlı bir şekilde zıplayarak ilerlerken bir ara onu kaybettiğini düşünüyor ama cıvıldamasını duyunca bu kez kuşun kendisini aradığını anlıyor. Rıhtıma geldiklerinde kuş daha da yüksek sesle ötüyor, durup geriye doğru bakıyor ve denize doğru uçuyor. Bécaud da şarkının sonunda kuşa: “Ben uçamam, yüzemem, burada adeta hapisteyim, kızma bana” diyor ve bir anlamda uçma ayrıcalığına sahip kuşun özgürlüğü karşısından çaresiz kaldığını ifade ediyor.
Hayvanları konu alan birçok şarkısı bulunan Enrico Macias ise 1983 tarihli Deux ailes et trois plumes adlı parçada, sesiyle aynı zamanda barış sembolü olan bir beyaz güvercine hayat veren küçük Astride’le birlikte: “Çok erkenden öğreniyoruz, tüm kuşlara savaş açmayı, toprağı, havayı ve suyu kirletmeyi, güzel olanı yok etmeyi, alışıyoruz böylece, her şeye iznimiz olduğunu düşünmeye ve saygı duymamaya hayata” diyor ve “Açsaydık eğer kalbimizi, bilseydik en iyiyi vermeyi, çok uzakta olmayacaktı mutluluk ve korkmayacaktı güvercin artık” diye ekliyor.
Léo ve Madeleine Ferré çifti, Pépée adlı dişi şempanzeyi 1961 yılında, o henüz küçük bir bebekken sahiplenmişti. Çift büyük bir sevgi besliyordu şempanzeye karşı hatta bu nedenle Paris’teki evlerini terk edip, Gourdon’da, etrafı geniş bir ağaçlık alanla kaplı, XIV. yüzyıldan kalma bir şatoya taşınmışlardı. Buna karşın artık bir yetişkin olan ve fiziksel olarak da güçlenen Pépée’yi idare etmek çok da kolay olmuyordu. Hayvanları çok seven Madeleine, önce Zaza adlı başka bir şempanze satın almış bunun ardından çiftliğe siyah bir ayı getirtmişti. Léo tüm bunlardan çok da memnun değildi, çift giderek daha fazla kavga ediyor, Madeleine çareyi alkolde, Léo ise yeni sevgilisi Marie’de arıyordu. 1968’in Mart ayında Pépée’nin ağaçtan düşerek ciddi şekilde yaralanması ve çektiği acı nedeniyle daha da saldırganlaşıp tedaviyi kabul etmemesi çiftin arasını iyice açacak, bunun sonrasında bir konser için evden ayrılan Ferré, bir daha geri dönmeme kararı alacaktı. 1968 yılının 7 Nisan’ında Madeleine’in bir avcıyla anlaşıp, yarası kangrene dönüşen Pépée’yi vurdurtması belki de Léo’dan intikam almak içindi. Tüm bu yaşananlardan Madeleine’i sorumlu tutan Ferré, olayın hemen ardından ailenin bir ferdi olarak gördüğü Pépée için adeta bir ağıt niteliği taşıyan bir şarkı yazacaktı. Parçada: “Raket gibi ellerin vardı Pépée ve keserken tırnaklarını çiçekler görürdüm sakalında. Kulakların Gainsbourg’unkiler gibiydi ama viskiye ihtiyacın yoktu senin gece onları katlamak için. Ölümün ellerine sahip olmak isterdim Pépée ve kalbine ve gözlerine, sonra gelip senin evinde uyumak, dekorumu hiç değiştirmezdi bu, hep ölülerle uyuruz zaten, hep ölülerle uyuruz zaten…” sözleriyle bahsediyordu sanatçı çok sevdiği şempanzesinden.
Geçtiğimiz programlarda Fransız popüler müziğinde boğa güreşlerini konu alan pek çok şarkı olduğundan bahsetmiştik. Bu kanlı gelenek, her ne kadar İspanya ile özdeşleştirilse de Fransa’nın özellikle güney kesiminde de bir hayli ilgi görüyor. Yakın dönemde hayvan hakları savunucuları boğa güreşlerinin yasaklanması için Fransız hükümetine büyük baskı yaptı ama henüz tam bir sonuç alınamadı ve bunun kültürel bir faaliyet olduğunu savunan yerel idareler söz konusu çabaların önüne set çekti. Boğa güreşlerini konu alan şarkılar da olaya genelde matadorun ya da onun sevdiklerinin gözünden bakıp ortaya bir kahramanlık hikâyesi çıkarıyor fakat konuyu arenada tek başına, hayatı için çırpınan boğanın gözünden ele alan parçalar da yok değil. Örneğin, ilk yayınlandığında, Türkiye radyolarında da kendine sık sık yer bulan 1994 tarihli La corrida’da Francis Cabrel kendini, masum hayvanların katledildiği bu sözde eğlencenin tam zıt tarafında konumlandırıyor. Fransa’nın Bayonne kentinde bir boğa güreşine tanıklık eden sanatçı, ilk olarak dönüş yolunda aklına gelen ve yaşananlara boğanın gözünden bakan: “Bu karanlık odada beklerken, insanların koridorun sonunda eğlenip şarkı söylediğini duyuyorum” sözlerini kayda almış şarkıyı yazarken. Bunun ardından da parçanın nakarat kısmına, ileride pek çok edebi metinde kullanılacak olan: “Acaba bu dünya ciddi mi?” sözünü eklemiş. Şarkının son kısmındaki İspanyolca bölümü, Gipsy Kings grubundan Nicolas Reyes’in seslendirdiğini de hatırlatalım.
Bu haftanın kapanışını program boyunca dinlediklerimize nazaran daha neşeli bir parçayla yaptık. 1977'te piyasaya sürdüğü Poulailler’s song adlı parçada Alain Souchon, her şeyden şikayet eden Fransız burjuvazisini hiç durmadan gıdaklayan kümes hayvanlarına benzetiyor ve bu kesimin gençleri ya da yabancıları hor görmesini, onlardan bir güvenlik sorunuymuş gibi bahsetmesini kıyasıya eleştiriyordu. Sanatçı, şarkının sonunda da, kendini “liberal avancé”(ileri liberal) olarak tanımlayan dönemin cumhurbaşkanı Valéry Giscard d'Estaing’in sesini taklit ediyor ve bu sözü “retrograde avancé” (ileri gerici) olarak değiştiriyordu.
Şarkıcı / Yorumcu | Parça Adı | Albüm Adı | Süre |
---|---|---|---|
Nino Ferrer | Mirza | Concert chez Harry | 4:30 |
Renaud | Baltique | Tournée Rouge Sang - Paris Bercy | 3:18 |
Bénabar et associés | Le chien | La p'tite monnaie | 3:15 |
Alain Bashung | Seul le chien | En amont | 4:04 |
Yves Montand | Le chat de la voisine | Yves Montand - Collection | 2:35 |
Hugues Aufray | Stewball | Troubador | 3:38 |
Gilbert Bécaud | Le p'tit oiseau de toutes les couleurs | Olympia 1988 | 4:10 |
Enrico Macias & Astride | Deux ailes et trois plumes | Deux ailes et trois plumes | 3:30 |
Léo Ferré | Pépée | Barclay - Vol.6 | 4:31 |
Francis Cabrel | La corrida | Samedi soir sur la Terre | 5:43 |
Alain Souchon | Poulailler's song | Jamais content | 3:52 |